19.03.2019

“HZ. LOKMAN’IN OĞLUNA ÖĞÜTLERİ”

İl Müftümüz Prof. Dr. Şahin Güven, “Cami-Gençlik Buluşması” projesi kapsamında, 17 Mart 2019 Pazar günü Sabah namazı sonrasında Sait Yurttaş Camii’nde, Şehit Cennet Yiğit İmam Hatip Ortaokulu öğretmenlerine, öğrencilerine, ailelerine ve cemaate sohbet etti.

 

İl Müftümüz Sayın Güven, “ Özellikle burada bu sabah namazı programını düzenleyen Şehit Cennet Yiğit İmam Hatip Ortaokulumuza, değerli yöneticilerine ve öğretmenlerine teşekkür ediyorum. Ayrıca buna destek veren Talas Belediyemize ve Belediye Başkanımıza da teşekkür ediyorum. Ama asıl teşekkürü evlatlarımız hak ediyorlar.

 

“EVLATLARIMIZA İLK ÖĞRETECEĞİMİZ ALLAH’A İMAN VE ALLAH’A HİÇBİR ŞEYİ ORTAK KOŞMAMAK OLMALIDIR”

 

Bugün sizlere Kur’an-ı Kerim’e hikmetli öğütleri ile geçmiş ve bizlere aslında unutulmaz hikmetler bırakmış olan Hz. Lokman (a.s.)’ın evladına öğütlerini aktaracağım. Hz. Lokman (a.s.) bir Peygamber değildir. Ama Kur’an’a geçerek ebedileşmiş bir şahsiyettir. Kur’an-ı Kerim’de sadece Peygamberlerin hayatı yoktur. Allah Teâlâ bazen ismini vererek, bazen de hiç ismini vermeden kahraman olan insanların hayat hikâyelerini anlatır. Lokman Suresi olarak bildiğimiz sure, Mekke’nin muhtemelen son dönemlerinde nazil olmuş. Gençler Müslüman olduğu için Müslüman olmayan anne-babalar ile Müslüman olan gençler arasında bir kuşak çatışması var, bir sorun var. Bu sorunun çözümü için bu ayetler nazil olmuştur. Lokman Suresi’nin 12-19. ayetlerinde geçer bu olay. Yüce Rabbimiz hadiseyi şöyle anlatıyor bize: “Biz Lokman’a hikmeti verdik; kime hikmet verildiyse ona hayrın çoğunluğu verilmiştir.” Hikmet ne demektir peki? Hikmet, aslında anlayış demektir. Ama bu anlayış nerelerde tezahür eder? Mesela İmam Şafii Hazretleri “sünnet”i hikmet olarak nitelemektedir. Sünnet ise Kur’an’ın açıklamasıdır. Kur’an’ın hayata geçirilmiş şeklidir. Sünnet, Peygamberimiz (s.a.s.)’in sözleri, fiilleri ve takrirleridir. Allah Teâlâ diyor ki: “biz Lokman’a hikmeti verdik, Allah’a şükretmesi için. Çünkü kim Allah’a şükrederse bilsin ki aslında bu şükrün neticesi kendisine dönecektir. Ama kim de nankörlük ederse bilsin ki Allah kimseye muhtaç değildir, hiç kimsenin övgüsüne ihtiyaç duymayacak şekilde Hamîd’dir.” Yani övgüye layıktır, sen övmesen de O övgüye layıktır. Öyleyse biz Allah’a şükrediyor ve hamdediyorsak kendimiz için yapıyoruz, başkaları için değil. Biz yapmadığımız zaman Allah’ta –haşa- hiçbir şey eksilmiyor.

 

Ey babalar! Evlatlarınıza güzellikle öğüt verin. Başına çekiçle vururcasına ona kötü laflar kullanmayın. Hatta iyiliklerinizi söylerken bile iyi üslupla söyleyin. Hz. Lokman: “Ey yavrucağım, ciğerparem” diye hitap ediyor. Daha söz, hitap başlarken karşıdaki kişi çocuğumuz bile olmuş olsa onun gönlüne hitap etmeliyiz. Onun gönlüne hitap ederken sözünüz de yumuşak olacak, sözünüzün içeriği de etkili olacak. Evlatlarımıza ilk öğreteceğimiz Allah, Allah’a iman ve Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmamak olmalıdır. Çünkü şirk, büyük bir zulümdür, büyük bir haksızlıktır. Allah’a karşı haksızlıktır. Allah, tek ve yegâne ilahtır. O şerik ve ortak kabul etmez. Kim O’na bir ortak ihdas ederse Allah’a zulmetmiş olur. Arapçada adalet ve zulüm birbirinin zıddıdır. Tanımları şöyledir: Adalet, bir şeyi yerli yerince koymak, zulüm ise bir şeyi yerinden etmek ve yerine koymamak demektir. Demek ki Allah’ın tek olduğuna inanmak adalet, O’na şirk koşmak ise zulümdür.

 

Ayet-i Kerim’e de Allah Teâlâ diyor ki: “biz insanoğluna anne-babasına iyilik yapmasını emrettik.” Allah bir şeyi vasiyet ettiyse, tavsiye ettiyse bu bizim için emirdir. İnsanoğlu anne ve babasına iyilik edecek. Neden? Ayetin devamında açıklanıyor: “çünkü anne, 9 ay boyunca onca zorluklara katlanarak karnında taşıdı ve aynı zamanda da iki yıl boyunca onu emzirdi.

 

“ANNENİN HAKKI EVLADI ÜZERİNDE BABADAN 3 KAT DAHA FAZLADIR”

 

Peygamberimiz (s.a.s.)’e bir sahabe şöyle soruyor: “Ya Rasulallah. Bu dünyada iyilik yapmam gereken en öncelikli kişi kimdir?” Efendimiz: “annendir” diyor. Sahabe soruyu tekrar ediyor: “daha sonra kimdir?” Efendimiz tekrardan “annendir” diyor. Sahabe yine soruyu tekrar ediyor: “daha sonra iyilik yapmam gereken kimse kimdir?” Efendimiz “yine annendir”. Sahabi dördüncü defa sorunca bu sefer Efendimiz (s.a.s.): “babandır” diyor. Demek ki annenin hakkı evladı üzerinde babadan 3 kat daha fazladır. Çünkü anne hem karnında taşır, hem de 2 yıl boyunca emzirir. “Önce bana şükret, sonra anne babana teşekkür et”. Demek ki o imkânı veren, o anneye şefkat ve merhameti veren, o anne babaya anne ve babalık duygusunu vererek evladına her türlü iyiliği yaptıran Allah’tır. Öyleyse önce Allah’a şükretmeliyiz;  sonra da anne ve babamıza teşekkür etmeliyiz. Teşekkür sadece “teşekkür ederim aneciğim” ya da “teşekkür ederim babacığım” ile olmuyor. Kıymetli gençler, şimdi siz küçüksünüz. Ama teşekkürün boyutları vardır. Anne-babayı üzmeyeceğiz. Anne –babanın makul isteklerini yerine getireceğiz. Anne ve babalar bize her türlü imkânı sunuyor, biz de onlara güzel evlat olalım inşallah. “Sonuçta dönüşünüz yalnızca banadır, öyleyse bana olan şükrünüzü hakkıyla eda edin.” buyuruyor yüce Mevla. Eğer anne ve baba seni Allah’ı inkâra zorluyorlarsa… Böyle annesi ve babası olanınız yok içinizde elhamdülillah. Sizi anne-babalarınız neden imam-hatibe gönderdi. Orada namazı öğrenin diye. Belki anne-babalarınızın içerisinde namaz kılmayanlar vardır. Onlar sizin vasıtanızla öğrenecek inşallah. Ama kendisi namaz kılmasa bile namazın güzel bir şey olduğunu bildiği için, çocuğunun namaz kılmasını istediği için imam-hatibe gönderdi. Sana bakarak o da namaz kılsın.

 

“Sonra dönüşünüz banadır. Sizlere ahiret gününde bu dünyada yaptıklarınızın hepsinin haberini vereceğim.”

 

“ÇOCUKLARIMIZI HAYRA, İYİLİĞE VE VERMEYE TEŞVİK EDELİM”

 

“Ey evladım. Sen yeter ki iyilik yap. Yaptığın iyilik hardal tanesi kadar küçük bir şey bile olsa ve bu yaptığın iyilik bir kayanın kovuğunda olsa, ya da yerin 7 kat altında da olsa, nerede yaptıysan yapmış ol o iyiliği; Allah ahiret gününde getirip mizanına koyacak”. Yaptığımız hiçbir şey zayi olmaz. Çocuklarımızı hayra, iyiliğe ve vermeye teşvik edelim. Arkadaşlarına ikram yapmaya teşvik edelim. Alan değil veren olacak şekilde yetiştirelim çocuklarımızı. “Allah latiftir, her şeyi bilir ve her şeyden haberdardır.”

 

“Ey oğulcağızım. Namazı hakkıyla ikame et.” Namaz insanın kendisine karşı yaptığı bir iyiliktir. “İnsanlara iyiliği emret, kötülükten sakındır.” Yani etrafında iyi gördüğün şeyleri teşvik et ve her türlü kötülüğü gördüğün zaman onu da engelle.

 

“Ey evladım. Başına bir takım belalar ve musibetler gelebilir.  Bunlara sabırlı ol.” Gençlerimiz sabırsızdır. Anne babalar olarak çocuklarımızı zorluklarla karşılaştırmıyoruz. Bırakalım, zorluklarla mücadeleyi öğrensin. Babalar ve anneler, çocuklarının yapması gerektiği bir şeyi kendileri yapıyorlar. Bu, çocuğa kötülüktür.

 

“Yeryüzünde gururlanarak yürüme.” Yani yürüyüşün bile tevazu dolu olsun. İnsanların yürüyüşünden bile iç dünyalarını anlayabiliyoruz. Allah Teâlâ Lokman (a.s.)’ın dilinden mütevazı olmamızı, tevazu sahibi olmamızı ve gururlanmadan yürümeyi bizlere tavsiye ediyor.

 

“Çünkü Allah, böbürlenen ve gururlanan kimseleri sevmez. Yürüyüşünde mutedil ol.” Allah Teâlâ yürüyüşümüze bile tavsiyede buluyor. Bir insan böbürlenmeden ve gururlanmadan yürürse Allah’ın istediği bir yürüyüş tarzında yürüdüğü için her attığı adıma sevap kazanır. Gurur ve kibirle atılan her adımda da günah vardır.

 

“Sesini yükseltme, bağırıp çağırma.” Sözün gücü sesin yüksekliğinde değildir; etkisindedir. Sözün gücü doğru olup olmamasında, kalitesinde ve karşı tarafa etkisindedir.

 

            “Sözün gücü yüksekliğinde olsaydı en yüksek sese sahip yaratıklardan birisi eşekti.” Oysa eşeğin sesi, anırışı bu dünyada kimsenin hoşuna gitmez. En nefret edilen seslerden birisidir. Hoşa gitmeyen seslerden birisidir. Öyleyse kıymetli kardeşlerim. Konuşurken sesimizi yükseltmemeliyiz.

 

             Hz. Lokman’ın evladına öğütleri önemlidir. Kısaca özetliyorum:

 

1) Babalar oğullarına öğüt vermelidir. Öğüt dediğimiz şey bağıra çağıra yapılmaz; güzelce anlatılır.

2) İyilik yap.

3) Namazını kıl.

4) İyiliği emret, kötülükten sakın.

5) Sabret, sıkıntılara göğüs ger.

6) Böbürlenip gururlanma.

7) Gururlu bir şekilde yürüme.

 

            Yüce Mevla bizleri ve evlatlarımızı şirkten korusun. Bizleri ve evlatlarımızı iyilik yapanlardan eylesin. Bizleri ve evlatlarımızı namaz kılanlardan eylesin. İyiliği emreden, kötülükten sakındıran ve zorluklara tahammül edenlerden eylesin. Yüce Mevla bizleri gururdan, kibirden muhafaza eylesin. Yürüyüşümüzü mutedil kılsın, sözümüzü etkili kılsın.” diyerek sözlerini tamamladı.

 

İl Müftümüz Sayın Güven’in sohbeti sonrası program, tesbihat ve dualarla devam etti. Program sonrası cami çıkışında Talas Belediyesi’nin katkılarıyla cemaate çorba, poğaça ve meyve suyu ikramı yapıldı.