31.03.2016

KAYSERİ

Kayseri

Kayseri İli, Kültepe kazılarında yapılan araştırmalar, çevrede M.Ö. 3.500 yıl öncesine kadar uzanan bir yerleşme bölgesi çıkarmaktadır. Bu kazılarda ele geçenler ilk Tunç Çağı'nın izlerini taşır. Ayrıca, Eğriköy höyüğü, Fraktin, Şimşekkaya, Erkilet, Taşçı, Yağmurluköy vc Hanyeri'nde yapılan kazı1arda, buradaki insanlık tarihinin çok eskilere gittiğinden söz cdilmektedir.
   Kayseri ve çevresindeki yazılı tarih ise, Asur Ticaret Kolonilerinin bu çevreye gelmeleri ve M.Ö.2500 yıllarına doğru da Hitit İmparatorluğu'nun yerleşmesiyle başlar ve kanisti adıyla şehir kurulur.
   Kayseri, bu dönemde Hitit Halkı'nın yerleşme alanıdır ve sık sık da, Ege Göç Kavimleri'nin işgallerine uğramaktadır. Hititlerin bu bölgedeki etkinlikleri, M.Ö. 900 yılı dolaylarında Tabal Krallığı'nın kurulmasıyla yeni bir şekil alır. Artık, çevrenin etkinliği de artmaktadır. Eğe çevresinden, Suriye bölgesinden, hatta Batı'dan gelen ticaret kervanlarının önemli uğrak yerlerinden birisidir. Geç Hitit Dönemi diye de adlandırılan bu devirde, söz sahipliği Asurlular'ın elindedir. Ancak, bunların etkinlikleri de fazla sürmez. M. Ö. 612'de Med'1er, Asurluların çevredeki etkinliklerine son verirler. Bunun peşinden çevrede Kilikya Devleti kurulur. Bunun ömrü de uzun olmaz. M. Ö. 550'de pers'1er Med yönetimine son vererek kendi devletlerini kurarlar. Şehrin adı Mazaka olur. Pers'1erin bu bölgeye gelip yerleşmelerinden sonra şehir Mazak adını alır. Ba adı alasıya kadar Kayseri'nin adı Kanisti'dir. L.Dareios döneminde bu bölgede Kapadokya Karallığı'nın etkinliği artar. Ne var ki, bu da uzun sürmez ve M.Ö. 334'te Makedonyalılar Persler'i yenerek bölgeye yerleşirler. 
    İskender'in ölümünden sonra bölge yine el değiştirir ve bu defa M.Ö.280'de Persler yeniden Kapadokya Krallığını kurarlar. Kayseri, Pers Kralı IV. Ariaretes Esebes'in döneminde ''Evsebia'' adını alır. Pontus Krallığı kendi hükümranlığını ilari eder. Bunun hemen arkasından, birkaç yıl sonra Roma orduları görüldü. Romalılar'ın buradaki söz sahipliği fazla sürmedi. Romalılar geri çekilirler ve şehirde Kapadokya Hükümdarlığı'nın yönetimi hakim olur. Bunların etkinliği de pek fazla devam etmez. O dönemin istilaları, mevcut kavimlerin birbiri aleyhine seyrettiği için, Kayseri bunun dışında kalamaz. Bu defa, M. Ö. 77'de ermeni Kralı Dikran şehri yağmalar. 9 yıl sonra da yani M.Ö. 66'da Romalı Paypeius, kendilerine bağlı bir devlet kurar. M. S .17 . Yılında ise Kayseri ve çevresi Kapadokya hakimiyetinden tamamen çıkarak Rom,alıların denetimine geçer. Şehir, Kapadokya'nın son kralı Arkilaius zamanında Kaisaraeia'' adını alır. Bu günkü adının da buradan geldiği bilinmektedir.
 

Kayseri İli, toprak, su kaynaklan ve ulaşım bakımından çevresine göre elverişli doğal koşullara sahip olması nedeniyle, binlerce yıldan beri yoğun bir yerleşmeye sahne olmuştur. İlk yerleşmeler Kayseri Ovası'nda olmuştur. Ova topraklannın verimli oluşu, su kaynaklarının bolluğu, bu düz alanda yaşamın sürdürülmesine olumlu katkıları olan yüksek bir dağın ovanın hemen yanı başında bulunması, yörenin yerleşme için seçilmesinde etkili olmuştur. Bunun yanısıra, ovanın her çağda ticari ve askeri yolların kavşak noktasında olması, buradaki yerleşmelerin önemini hep artırmıştır.
 

   Yörede yapılan bilimsel çalışmalar ışığında, yerleşmenin başlangıcı M.Ö. 3. Bin yılın ortalarına kadar uzanmaktadır. Kayseri Ovası'nda tarih öncesi ve tarih çağlarında ki yerleşmeyle ilgili en önemli bilgiler, Kültepe Höyüğü'nde (Kaniş-Karum) yapılan kazılar sonucu elde edilmiştir. Bu höyük, İç Anadolu'daki en büyük höyüklerden biri olup, eldeki bilgilere göre, yalnız Kayseri'nin değil, Anadolu'nun da geçmişini aydınlatması bakımından çok önemli bir yerleşmedir.
 

   Kültepe, Kayseri Ovası'nın kuzeydoğusunda, Karahüyük Köyü'nün sınırları içindedir ve yerleşme merkezinin güneyindedir. M.Ö. 3. Bin yılın ortalarından başlayarak Roma Çağı'na kadar oturulan höyüğün hemen yanında ikinci bir yerleşim birimi veya aşağı şehir vardır ki, burası da Kaniş Karumu'dur. Burada daha çok Asurlu tüccarlar oturmuşlardır.
 

   Kültepe'de 1948 yılından itibaren sistematik biçiminde yapılan kazılar sonucunda bol miktarda çivi yazılı tabletler, seramik buluntular, mimari kalıntılar ele geçmiştir. Kültepe buluntularının en eskisi Eski Bronz Çağı'na (M.Ö. 2000-2500) aittir. Buna göre yerleşmenin başlangıcı mevcut ve lere göre Eski Bronz Çağı'na kadar gitmektedir. Höyükte yapılan kazılarda geniş binalar, tek vücutlu fakat çok başlı idoller, çıplak heykeller ve özellikle boyalı seramiği, Kültepe'nin Eski Bronz Çağı'nda Anadolu'nun en önemli şehirlerinden olduğu ortaya çıkmıştır. Ancak çevrede yapılan yüzey araştırmaları sonucu, yörede Kalkolitik, hatta Neolitik yerleşmesi olabileceği yolunda ipuçları elde edilmiştir (Baydur, 1970: 30-31).
 

   Tarihi devirler yazı ile başlar. Mısır, Mezopotamya ve Anadolu gibi üç bölgede gelişen eski Önasya medeniyetlerinden ilk iki ülkede M.Ö. 4. Bin yıl sonlarında (3200'lerde) yazı başladığı halde, Anadolu ancak 2. Bin yıl başlarında yazıya erişir. İlk yazılı ve kalar da Kültepe'de bulunmuştur. Kültepe tabletleri denilen vesikalar, Asurlu tüccarlara ait vesikalar olup, eski Asur lehçesi ve çivi yazısı ile yazılmıştır.
 

   M.Ö. 1900-1750 yılları arasındaki Asur Ticaret Kolonileri Çağı'nda Kültepe'de canlı bir ticaret hayati vardı. Höyükte, Hitit Çağı (M.Ö. 1800-1200), Geç Hitit Çağı (M.Ö. 1200-700) ve Frig Çağı'nı (M.Ö.800-650) ihtiva eden katlar bulunmuştur.
 

   Kaniş, Koloni Çağı'ndan sonra, kronolojik sıralamaya göre, önce Eski Hitit Devleti, sonra da Büyük Hitit Devleti Dönemi'nde de yerleşme görmüştür. Şehrin yerleşmesindeki ilk uzun kesinti, Hitit Devleti'nin ortadan kalkmasından, Frig iskânına kadar geçen zamanda görülür. Friglerden sonra, Aralıklı da olsa yerleşme Roma Çağı'na kadar izlenebilmektedir. Höyükte Frig katinin üzerinde 75 cm. kalınlığında bir toprak yığını vardır. Bundan, pek uzun olmasa da, şehrin bir süre terkedilmiş olduğu anlaşılmaktadır. Hellenistik Çağ'da Mazaka'nın (Kayseri) önem kazanması sonucu, Kaniş eski önemini kaybetmişse de burada oturulmaya devam edilmiştir. Roma Çağı'nda şehir duvarı yeniden onarılarak kullanılmıştir. Bu dönemde yerleşme oldukça sikti, nekropol şehrin dışında, Karum alanındaydı. Gerek şehirde ve gerekse nekropolde bulunan sikkeler, Kaniş'de Geç Roma Çağı'na kadar oturulduğunu ortaya koymaktadır (Baydur, 1970: 76).
 

   Tarihi boyunca, bazı göçler ve savaşlar sonucu kesintiler olmakla beraber, höyükte sürekli bir yerleşmenin varolduğu şüphe götürmez. Muhtemelen M.Ö. 11. yüzyıl ortalarından bu yana Kaniş'e paralel olarak, yöredeki daha sonraki dönemlerde en önemli yerleşme olan Mazaka tarih alanına çıkar. Mazaka Tabal Krallığı'nın kurulduğu yerdir. Tabal Krallığı'nın yıkılmasından sonra, bölge, Kilikya, Med ve Pers yönetimine girmiştir.

   Perslerin Lidyalıları yenmesiyle birlikte, M.Ö. 550'de bütün Anadolu ve Mazaka da Pers hakimiyetine girmiş ve Kapadokya'nın büyük satraplığının merkezi yapılmıştır. Makedonyalı İskender yönetiminden sonra yörede kurulan Kapadokya Krallığı döneminde adı "Eusebia" olarak değiştirilmiştir. Kapadokya'nın Roma'ya bağlanmasından sonra İmparator Augustus zamanında ona izafeten "Caeseria" (Kaseria) olarak adlandırılmıştır (M.Ö. 1. yüzyıl). M.S. III. Yüzyılında Sasanilerin saldırısına uğrayan Kayseri, çeşitli dönemler geçirmiştir. Bu sırada Kayseri'nin nüfusunun 400.000 civarında olduğu ileri sürülmektedir. Şehir W. yüzyılda tamamen Hristiyanlaşmıştir. Theodosius'un Roma anıtlarını tahrip ettirme si yüzünden büyük zarar görmüştür. Fakat Justinianus zamanında şehir tekrar büyük imar görmüş, Roma dönemi surları daraltılarak yeni surlarla çevrilmiştir.
Kayseri, Bizanslıların elinde iken VII. Yüzyıldan itibaren kısa sürelerle (690-725 yıllannda) Araplar tarafından zaptedilmiştir. 1071 Malazgirt Zaferi'nden sonra Selçuklulara tâbi Danişmentliler tarafindan fethedilen şehir, 1127 yılında Danişmentlilerden Emir Melik Mehmet Gazi'nin eline geçmiş, oğlu Melik Mehmet zamanında ise beyliğin başkenti olmuştur. 1169 yılından itibaren Anadolu Selçukluları, Kayseri ve civarındaki bütün kaleleri alarak buraları Selçuklu Devleti'ne dahil etmiştir.
 

   Kayseri, 1243 yılında Moğol istilasına uğramış, 1335 yılına dek, önceleri kısmen Selçuklulara tâbi olmakla birlikte esasen Moğol-İlhanlı hakimiyetinde kalmıştır. Moğollar bu tarihler arasında Anadolu'da büyük katliamlar yaparak bölgeyi yağmalamışlardır. 1330'lu yıllardan itibaren, Eretnaoğulları Beyliği'nin daha sonra Kadı Burhaneddin Devleti'nin önemli bir merkezi olan Kayseri, 15. yüzyıl başlarından itibaren Karamanoğullarının idaresi altına girmiş ve Karamanoğulları, Dulkadiroğulları arasında pek çok kez el değiştirmiştir. Nihayet 1463 yılında Fatih Sultan Mehmet şehri Karamanoğullarından alarak Osmanlılara bağlamıştır. Osmanlı idaresine katılan Kayseri, yeni teşkil eden Karaman eyaletine bir liva olarak bağlanmıştır.
 

   Osmanlıların zamanında Kayseri, 1511'de Şahkulu ve Celâli isyanları, 16. yy. sonrası Karayazıcı isyanı, 1624'te de Abaza Mehmet Paşa isyanı gibi önemli siyasi olaylara sahne olmuştur.
 

   Karaman Vilayeti'ne bağlı iken, H.920/M.1520'de sayıma tabi tutulan Kayseri'de; Merkez Kasaba (Şehir), Sahra, Koramaz, Cebeli Ali, Cebeli Erciyes, Karakaya, Kenarı Irmak, Malya, Karataş, Bozatlu olmak üzere 10 nahiye, 86 köy, 276 mezra'a, 121 cemaat kayıtlı bulunmakta idi. Ayrıca Karahisar (Yeşilhisar) Kazası da Kayseri Kazası'na bağlı idi.
 

   Kayseri, 1568-1574, 1578-1588, 1632-1641 yılları arasında da Karaman Vilayeti'ne bağlı sancaklardan birisi idi. XVIII. yüzyılda da Karaman Eyaleti'ne bağlı olan Kayseri Sancağı, XIX. yüzyıl ortalarında, yani 1856-1857 yılarında Karaman Eyaleti'nden ayrılarak Bozok Eyaleti'ne bağlanmıştır. 1867'de yürürlüğe giren Vilâyet Nizâmnâmesi'yle Kayseri Sancağı, Ankara Vilayeti'ne bağlanmıştır. 1908'de II. Meşrutiyet'in ilanından sonra yine Ankara'ya bağlı olan Kayseri'nin 2 kazası, l nahiyesi ve 181 köyü bulunmaktaydı. Bu dönemde müstakil bir mutasarrıflık olan Kayseri, Cumhuriyetle birlikte 1924 Anayasası çerçevesinde "vilayet" olmuştur. 1928'de Kayseri; Merkez, İncesu, Bünyan, Develü, Aziziye (Pınarbaşı) olmak üzere 5 kaza, 21 nahiye ve 314 köyden ibaretti. 1935 nüfus sayımında Ürgüp Kazası'nın da Kayseri'ye bağlı olduğu görülür. Daha sonra bu idari birini Nevşehir'e bağlanmıştır.
 

İlçeleri:

Akkışla, Bünyan, Develi, Felahiye, Hacılar, İncesu, Kocasinan, Melikgazi, Ozvatan, Pınarbaşı, Sarıoğlan, Sarız, Talaş, Tomarza, Yahyalı ve Yeşilhisar olmak üzere 16 ilçe, 65 Belediye ve 439 köy bulunmaktadır.

Belediyeler :

Ağırnas, Gaziler, Melikgazi, Akkışla, Gesi, Mimarsinan, Akmescit, Gömürgen, Özvatan, Alamettin, Güllüce, Palas, Amarat, Güneşli, Başakpınar, Gürpınar, Pınarbaşı, Bünyan, Hacılar, Sarıoğlan, Büyük Bürüngüz, Himmetdede, Sarız, Büyükşehir, Hisarcık, Sindelhöyük, Büyüktoraman, İncesu, Süksün, Büyüktuzhisar, Karakaya, Şıhlı, Çiftlik, Karaözü, Talas, Dadaloglu, Kayapınar, Tomarza, Derebağı, Kaynar, Turan, Develi, Kıranardı, Yahyalı, Ebiç, Kızılören, Yemliha, Elbaşı, Kocasinan, Yenisüksün, Emiruşağı, Koyunabdal, Yeşilhisar, Erciyes, Kululu, Yeşilkent, Erkilet, Kuşçu, Zile, Felahiye, Küpeli, Zincidere, Gazi, Mahzemin,