04.06.2018

“RAMAZAN, KENDİ İÇ DÜNYAMIZA BİR YOLCULUKTUR”

İl Müftümüz Doç. Dr. Şahin Güven, 02 Haziran 2018 akşamı, yatsı ve teravih namazı sonrasında, Kayseri Büyükşehir Belediyesi’nin organize ettiği Ramazan Sokağı etkinlikleri çerçevesinde Ramazan içerikli bir sohbet yaptı.

 

Sohbetinin başında, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa’nın (sallallahu aleyhi ve sellem), “Kim, inanarak ve karşılığını yalnızca Allah’tan umarak Ramazan orucunu tutarsa, geçmiş bütün günahları affolunur” hadis-i şerifini hatırlatan Sayın Güven, beşer olması nedeniyle hatadan, günahtan beri olamayan insanların; hata ve günah işlediklerinde yine Peygamber Efendimizin şu hadis-i şerifi uyarınca hareket etmeleri gerektiğini vurguladı: “Hata ve günah işleyenlerin en hayırlısı, tevbe edenlerdir.”Mağfiret günlerini soluduğumuz şu vakitler içerisinde, affolunmak için Yüce Allah’a niyazlarda ve yakarışlarda bulunmaya her zamankinden daha çok çaba sarf etmemizi tavsiye etti.

 

“İTİKÂF, BİZLERİ MANEN OLGUNLAŞTIRIR!”

 

Yine Peygamber Efendimizin, “Evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennem azabından kurtuluş” olarak tavsif ettiği Ramazan ayından en güzel şekilde istifade etmemiz gerektiğini ifade eden Sayın Güven, sözlerini şöyle sürdürdü:

 

“Ramazan ayı, ibadet yoğunluğu olan bir aydır. Yani mü’minin hayatında bu ay, gündüzleri oruçlu, geceleri Kur’an okuma ve teheccüd namazları ile geçen bir aydır. Yine iftarları, sahurları, mukabeleleri ile bizlere manevi iklim sunan bir aydır. Son on gününde idrak edeceğimiz itikâf ibadeti, hem bizleri manen olgunlaştırıyor hem de bizi biz yapan değerleri bizlere hatırlatıyor. Yoksa bizler, bu hayatın hengâmesi içerisinde, bazen kendimizi dinlemeyi bile unutuyoruz. Çevremizde olup bitenlerden haberimiz olmuyor. Oysa Ramazan, bütün bunların hepsini bize hatırlatan bir zaman dilimi olarak beliriyor.”

 

“RAMAZAN AYI, SOSYAL HAYATIN TA KENDİSİDİR!”

 

Ramazan ayının Müslümanların sosyal hayatına önemli etkiler yaptığına dikkat çeken Sayın Güven, bu noktada şu sözlerine yer verdi:

“Rasulullah Efendimiz, kendisine henüz peygamberlik gelmeden önce, Hira Nur Mağarası’nda inzivaya çekilirdi. O’nun bu inzivası, bizlere şunu anlatıyor: Peygamberimiz, bir anlamda aslında öncelikle kendisini dinliyor. Yani Ramazan, kendimizi dinleme, kendi içimize doğru yol almak demektir. Efendimiz, oradayken sosyal hayata bakıyor ve cahiliye hayatının değişmesi gerektiğini düşünüyordu. Ama nasıl olacağını bilemiyordu. O, bu şaşkınlığı yaşarken O’na hidayet yolu gösterilmişti. Kur’an’la hem Peygamber Efendimizin kalbini hem de bütün kâinatı aydınlattı Allah Teâlâ.

 

Din, kalplere ve camilere hapsedilecek bir şey değildir. Evet, imanın yeri kalptir. Ancak kalbe giren iman, kalpte bir canlanmaya, yeşermeye sebep olur ve kalbi canlandıran, yeşerten iman, bütün hayatımıza, hareketlerimize yansır. Ramazan ayı, bu bağlamda sadece oruç tutulan ve camilerde namaz kılınan ay değildir; aksine sosyal hayatın ta kendisidir. Mesela Ramazan ayı geldiğinde ülkemizde suç işleme oranları düşüyor. Oysa insan, açken daha sinirli, daha stresli ve daha tahammülsüz olması gerekiyor; ama hiç de öyle değil. Aslında bizim, yaşadığımız dünyaya nasıl bir anlam yüklediğimizle ilgili bir hadise bu. Peygamber Efendimiz, yine buyurur ki, ‘Ramazan ayında oruçluyken size çatan birisine en nihayetinde ben oruçluyum, deyin.’ Bu, orucun, insanı teskin eden bir şey olduğunu gösterir. Karşı tarafa da, ‘Bak, ben Allah’a karşı esas duruşumu bozmuyorum, sen de bana dokunma’ demektir.”

 

Kayseri’de 70 binin üzerinde Suriyeli, 2 binin üzerinde Doğu Türkistanlı ve yine Irak’tan, Afganistan’dan muhacir kardeşlerimizin bulunduğunu söyleyen Sayın Güven, onlara evlerimizi, iftar sofralarımızı açmamızın öneminden bahsetti. Özellikle de yöneticilerin; fakirlerin, yoksulların, yetimlerin, kimsesizlerin sofralarına misafir olmalarını, çorbalarına kaşık sallamalarını tavsiye etti.

 

“FİTRE, BAYRAM NAMAZINDAN ÖNCE VERİLMELİDİR!”

 

Sayın Güven, söz fitre konusuna gelince, sadaka-ı fıtır ve sadaka-ı hayat denilecek fitrenin hem önemi ve hem de zamanı hakkında şunların altını çizdi:

 

“Peygamberimizin Medine’ye hicretinden 18-19 ay sonra Ramazan ayında, oruç tutma farz kılındı. Oruç farz kılınınca ‘Bayram namazından önce fitrelerinizi verin’ demişti. Onları yardıma teşvik etti Efendimiz. Neden? Çünkü Ramazan Bayramı’nı zengin ve fakir hep birlikte beraberce yapsınlar diye. İlk teşvik böyle oldu. Onun için fitrelerimizi, bayramı hep birlikte en güzel şekilde yaşamamız için toplumun garibanına, yoksuluna, kimsesizlerine ulaştırmak durumundayız. Bu günler de tam fitrelerimizi vereceğimiz günlerdir.

 

Zaman olarak, bayram namazı kılınmadan önce fitrenin verilmesi gerekiyor. Âlimlerimiz, fakirlerin, yoksulların, garibanların; bayramdan önce ihtiyaçlarını gidermeleri için Ramazan içerisinde, istenilen zamanda fitrenin verilebileceğini söylüyorlar. Miktarı nedir fitrenin? Aileye yedirilip içirilen şeylerin orta hallisinden verilmesini bildiriyor âlimlerimiz. Yani ne en iyisinden ne de en kötüsünden olacak; orta hallisinden. Buna göre, her birimiz, kendi durumundan yola çıkarak fitresini belirlemelidir. Verdiği kişinin malî durumunu değil, kendi malî durumunu değerlendirerek fitresini belirlemeli ve vermelidir. Fazlasını vermek sorun değildir, hatta teşvik bile edilmektedir.” Bununla birlikte Diyanet İşleri Başkanlığı bu yıl fitrenin asgari miktarını 19 TL. olarak belirlemiştir.

 

Sayın Güven, son olarak israftan kaçınmak için, Ramazan ayında çokça infak etmenin gerektiğine dikkat çekerek sözlerini dua ile tamamladı.