27.04.2017

“GÜVEN OLMADAN TOPLUMSAL DÜZEN SAĞLANAMAZ!”

İl Müftülüğü ve Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanlığının birlikte organize ettiği “Kutlu Doğum Haftası” paneli, 25 Nisan 2017 Salı günü, İlahiyat Fakültesi konferans salonunda,“Hz. Peygamber ve Güven Toplumu” üst başlığı altında yapıldı.

Moderatörlüğünü İl Müftüsü Doç. Dr. Şahin Güven’in yaptığı panelin konuşmacıları, İslam’ın Güven Toplumunun Tesisine Yönelik Temel İlkeleri konusuyla Prof. Dr. Yunus Apaydın, Kur’an-ı Kerim ve Sünnette Güven Toplumunun Esasları konusuyla Prof. Dr. Selahattin Polat, Hz. Peygamber ve Güven Toplumunun İnşası konusuyla Prof. Dr. Celalettin Çelik ve İman-Eman İlişkisi ve Topluma Yansımaları konusuyla Dekan Prof. Dr. Temel Yeşilyurt oldu.

Program, Kur’an-ı Kerim kıraatiyle başladı. Kur’an kıraatinden sonra sözü alan moderatör Güven, İl Müftülüğü ve İlahiyat Fakültesi olarak yaptıkları istişare sonucunda, üniversite öğrencilerinin de Kutlu Doğum Haftası programlarından istifade etmelerini düşündüklerinden dolayı bu paneli düzenlemeye karar verdiklerini ifade ettikten sonra sözü, ilk konuşmacı olan Prof. Dr. Yunus Apaydın Hocaya verdi.

KURAM, KURAL VE KURUM EKSİKLİĞİMİZİ GİDERMELİYİZ!”

Apaydın Hoca, İslam’ın Güven Toplumunun Tesisine Yönelik Temel İlkeleri başlıklı konuşmasını ‘zarurat-ı hamse’ denilen beş esas üzerine şekillendireceğini söyledikten sonra konuşmasını şöyle sürdürdü:

Din, Hz. Âdem’den Hz. Peygambere kadar hiç değişmeden gelen temel emir ve buyrukları içerir. Hz. Âdem ne getirdiyse Hz. Muhammed’in getirdikleri de onun aynısıdır. O yüzden Kur’an-ı Kerim’in Al-i İmran Sûresi 19. ayetteki ‘Allah katında tek geçerli din İslam’dır’ ilkesini bu bağlamda anlamak doğru olur. Şeriat, Allah’tan gelir, bu yönüyle dinle aynıdır. Fakat peygamberden peygambere farklılık gösterir. Fıkıh, biz insanlar için bir faaliyet alanını ifade eder. Bundan dolayı zaman içerisinde fıkıhta değişikliklerin olması kaçınılmazdır.

5 temel esasa gelecek olursak, bunlar; dinin, canın, aklın, malın ve neslin korunmasıdır. Bütün dinler ve şeriatler, bu beş değerin korunmasını hedeflemişlerdir. İmam Gazalî’nin ifadesiyle söylememiz gerekirse: ‘Hiçbir dinin ve şeriatin bu beş değerden müstağni kalması mümkün değildir.’ Kur’an-ı Kerim ve hadisler, bu beş temel değere işaret eder; ama bunların ete kemiğe bürünmesi fıkıh sayesinde olur. Bu saydığımız değer ve ilkeler korunursa toplumun da güven ve huzuru sağlanmış olacaktır.

Güven toplumunun tesisi için K vitamini olarak kalıplaştırdığım ‘Kuram, Kural ve Kurum’ eksikliğimizden dolayı, Müslüman coğrafyanın kanayan yaralarının dinmediğini düşünüyorum.”

“GÜVEN, BİREYSEL DEĞİL, TOPLUMSAL BİR HADİSEDİR!”

İkinci konuşmacı olan Polat Hoca, Kur’an-ı Kerim ve Sünnette Güven Toplumunun Esasları konusu çerçevesinde şu sözlerine yer verdi:

“Konu başlığından yola çıkarak bir bakış açısı oluşturmak istiyorum. ‘Güven’ kelimesinin anlamlarına baktığımız zaman, ihanet etmemek, karşındakinin şerrinden emin olmak, güvenmek, kendi iç dünyası içinde sorunlu olmamak gibi tanımlarla karşılaşırız. Emniyet ve güvenden bahsettiğimizde, karşılıklı bir ilişkinin olduğunu görüyoruz. Tek başına olan bir şey değil. İnsan, başka insanlardan uzak kalıp sadece kendi başına kapalı bir halde güvenliğini sağlayamaz. Dağ başında bile yaşansa, doğal risklerle karşılaşma olasılıklarını unutmamak gerekir. Yani güven, bireysel değil, toplumsal bir hadisedir.

Peygamberimizin, ‘Mü’min, insanların kendisinden emin olduğu kişidir’ şeklinde buyurduğu hadisinden, mü’minin başkalarını kendinden emin kıldığını, emniyete çıkardığını anlıyoruz. İnsanların mü’minlere güvenmesiyle birlikte bu durum, daha ileri bir boyut kazanarak Allah Teâlâ’ya güven duymaya kadar varıyor. Neticede bu da teslimiyet olarak tezahür ediyor.”

“GÜVENLİĞİMİZİN TEMİNATIDIR BİR MEDENİYETE TÂBİ OLMAK!”

Üçüncü konuşmacı olan Çelik Hoca, şair ve yazar İsmet Özel’in yıllar önce İslamî iklime geçtiği günlerde, kendilerine devamlı ‘Nasıl bir güven toplumu oluşturacağız?’ şeklinde sorular sorduğuna değindikten sonra, Hz. Peygamber ve Güven Toplumunun İnşası konusuyla ilgili şunları dile getirdi:

“İnsan, hep bir güvenlik arayışı içerisindedir. Herkes bu arayışın içerisine öyle ya da böyle dâhildir. Emniyet içerisinde olmak, fıtrî bir duygudur. İnsanın güvenliğinin sağlanması için devlet yeterli değildir. Cemiyet olmak gerekir; tabi burada sıradan bir cemiyetten bahsetmiyoruz.

Biz, bir medeniyetiz. Medeniyet sahibi olmak, aslında bir güvenlik iklimine dâhil olmak demektir. Güvenliğimizin teminatıdır bir medeniyete tâbi olmak. Ama her medeniyet, bir meydan okumayla karşı karşıya kalır. Eğer bir medeniyet bu meydan okumaya karşı durabilirse, işte o zaman varlığını korumuş olur. İslam medeniyeti, merhamet, adalet ve vicdan için bir fırsattır. Sanki bir zamanlar varmış da şimdilerde kaybolmuş bir medeniyeti konuşmuyorum. İslam medeniyeti de geçmişte meydan okumalara maruz kaldı. Bunlardan birisi, Moğol istilası ve Haçlı saldırılarıdır. Daha sonra ise Yunan felsefesinin kültürel mahiyetteki saldırısı ile muhatap olunmuştur. Bugün de bireyden topluma herkesi ve her şeyi kuşatan bir modernizm saldırısı, meydan okumasıyla karşı karşıyayız.”

“MÜ’MİN, İHANET EDEMEZ!”

Son konuşmacı olarak sözü alan Dekan Yeşilyurt Hoca, güven’in toplumlar ve bireyler için temel bir nokta ifade ettiğini söylemesinin ardından, İman-Eman İlişkisi ve Topluma Yansımaları başlıklı konuşmasında şunlara değindi:

“Toplumsal bütün oluşum ve hareketlerin temelinde, başında güven vardır. Güven ve iman, birbirini tamamlayan iki kuram olarak ortaya çıkıyor. İnanmak; bir sevgidir, bir bağlanmadır, bir teslimiyettir, bir güvendir aynı zamanda.

Mü’minler olarak, kendi içimizde daru’s-selam’ı oluşturmaya çalışırız. Bu, tutarlı bir kişiliğe bürünmeden olmaz. Yine inanmak; emin olmaktır, bütün endişelerden uzak kalmaktır, korkuları bir kenara bırakmaktır. Bu, kişisel güvenliği tesis ediyor, içsel itminana ermeyi sağlıyor.

Bizler, öncelikle güveneceğiz, güveni üzerimize alacağız ve sonra da güven dağıtacağız, güven aşılayacağız başkalarına. Konuştuğumuzda yalan söylemeyeceğimizden insanların emin olması gerekir. İman, iç tutarlılığı sağlar. Mü’min, ihanet edemez, değerleriyle ters düşemez. Yani ihanet ile iman bir arada bulunamaz. Aynı şekilde, insanlar bizlerden emin olamıyorsa, imanımızın oluşum aşamasında bir sıkıntı var demektir.

Güven olmadan toplumsal düzen, toplumsal ahenk, toplumsal tutarlılık olmaz.”

Moderatör Sayın Güven, konuşmacıların ardından, panele katkı sağlayan Hocalara ve paneli son ana kadar dikkatle dinleyen öğrencilere teşekkür ederek programı sonlandırdı.